İş

Döviz kuru ve enflasyon: Turizmde dengeyi sağlamak nasıl mümkün olur?

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye’nin turizm projeleri hakkında yaptığı bilgilendirme esnasında turizmcilere “Dişimizi sıkmalıyız ve dengelenmenin sağlanması lazım” dedi. CHP Mersin Milletvekili ve TBMM Bayındırlık, Ulaştırma, İmar ve Turizm Komisyonu Üyesi Gülcan Kış ise Türkiye’deki yüksek fiyatların yabancı turistleri caydırdığına işaret etse de resmi rakamlar yabancı turistlerde artışa işaret ediyor. 2024 yılının ilk 7 ayında Türkiye’yi ziyaret eden toplam yabancı ziyaretçi sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.27 artarak 28 milyon 978 bin 471 kişiye ulaştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, Ocak – Haziran döneminde yurt dışı ikametli vatandaşların sayısı ise 4 milyon 492 bin 105 olarak kaydedildi ve toplam ziyaretçi sayısı 33 milyon 470 bin 576 oldu.

Peki turizmde güncel tablo nedir? Sektördeki zorluklar nasıl aşılır? Bodrum Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Derneği (BODER)Başkanı Ömer Faruk Dengiz, Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan ÇEK, Profesyonel Turist Rehberi Can Düzdaş Sputnik‘e özel anlattı.

‘Sabit döviz uygulaması, yabancı turistlerin elindeki dövizin ülkemizde istenen tatil harcamalarını yapmasını sağlamadı’

Bodrum Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Derneği (BODER) Başkanı Ömer Faruk Dengiz, döviz kurlarındaki artış ve yüksek enflasyondan turizm sektörünün olumsuz etkilendiğini belirterek konuya ilişkin şöyle konuştu:

Yüksek enflasyon ortamında işletmeler, artan maliyetleri karşılamak için fiyatlarını yükseltmek zorunda kaldı. Fakat bu riske karşı, önceki yaşadığımız tecrübelere dayanarak herkesin tatil yapmaları için çok öncesinden kış boyunca uygun Erken Rezervasyon Kampanyaları öne sürüldü. Aynı zamanda bu indirimler, ilerleyen sezon boyunca belli oranda düşerek devam edildi ve sonuç verdi. Hepimizin bir Nostradamus olmamıza gerek yok. Hayatın gerçeğini hepimiz yaşıyoruz, biliyoruz ve farkındayız. Sabit döviz uygulaması aslında bir yandan işe yaradığını düşünsem de, yabancı turistlerin elindeki dövizin ülkemizde istenen tatil harcamalarını yapamadı. Uzun vadede bu durum otellerin, başka ülkelere göre rekabetçilik gücümüzü azaltmada etki yaratır ve de yaratmaya devam edecektir. Bununla birlikte iş gücü maliyetlerimiz artmaya devam eder. Tesisler, maliyet artışları ve belirsizlikler nedeniyle yeni yatırımlardan kaçınabilir. İşletmelerin borçlanma maliyetleri artabilir. Bu durum, finansal sürdürülebilirliğini olumsuz etkiler. Bu olay ilk defa yaşanmadı. Bu sektör, savaş, ekonomik kriz, rekabetçilerle iç içe yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Buna karşın turizm, ülkemizde sektörel bazda her ne kadar şikâyet etsek de, ve bizi unutsalar da en iyi şekilde sorunlara çözüm bulmaya çalışan sektör olmaya hep çalıştı.

‘Yüksek enflasyon uluslararası rekabeti de zora sokmakta’

Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan ÇEK, yüksek enflasyonun uluslararası rekabeti zora soktuğunu belirtirken düşüncülerini şöyle belirtti:

TL maliyet artışları Döviz kur artışlarının çok üstünde seyrettiği için turizm sektörü ciddi sorunlar yaşamakta. Çoğunluk Döviz gelir elde edip artan TL maliyetlerle mücadele etmek uzun vadede hizmet kalitesine olumsuz yansıyabilecek ve sürdürülebilir olamayacaktır. İhracata dayalı , geliri Döviz , gideri ise enflasyonist ortamda TL olan sektörlerin sürdürülebilir servis kalitesi ve gelecek için yeni yatırımlar planlaması zor olmaktadır. Yüksek maliyetler satış fiyatlarının da yüksek olmasına neden olmaktadır. Dolayısı ile hem iç pazarın hem de döviz bazında satış yaptığımız yurtdışı pazarlarının pazarların alım gücü azalmaktadır. Uluslararası rekabeti de zora sokmaktadır bu durum. Türkiye turizmi hizmet kalitesi ve fiyat avantajı noktasında hep ön sıralarda seyrederken, gelinen noktada fiyatlarımız Dubai , Yunanistan, İspanya gibi ülkeler ile karşılaştırılır hale gelmiştir.

‘Yabancı turist aynı ücret ile ülkemizi ziyaret etmektense başka Avrupa ülkelerini tercih ediyor’

Profesyonel Turist Rehberi Can Düzdaş, döviz kurlarından olumsuz etkilenen sektörlerin başını turizmin çektiğini belirtirken konuya ilişkin şu sözleri aktardı:

“Kurlardaki dengesiz durum maalesef yabancı turistler açısından kötü bir şekilde görülmekte. Örneğin yabancı turist aynı ücret ile ülkemizi ziyaret etmektense başka Avrupa ülkelerini bu konuda tercih edebilmekte.”

‘Neden ben ucuzum’ sorusunun irdelenmesi gerekiyor’

BODER Başkanı Ömer Faruk Dengiz, yüksek otel ve restoran fiyatlarının yabancı turistlerin ülkeyi tercih etmemesine etkilerini anlatırken neden gündemde “ucuz hizmet” beklentisinin olduğunu şöyle eleştirdi:

Yüksek enflasyon ve döviz kurlarındaki belli oranda istenen düzeyde olmaması, yerli turistlerin harcama alışkanlıklarını etkiledi. Hepimiz bunu gördük ve biliyorduk. Ekonomist olmadığım için hislerimi ifade ettiğimi söylemek daha doğru olacaktır. Meslek hayatımıza ve turizm okullarında bir dal olarak yerine alınması gereken “turizm sosyolojisi” üzerinden ele alınırsa, ülkemiz dünyanın en ucuz turistik bir ülke olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bizler, dünyada en iyi ve kaliteli hizmet veren otellerin olduğunu hep mi unutuyoruz ya da gurur duymuyoruz? Ayrıca, müşteri memnuniyeti açısından hep yüksekte tutmaya çalışırken, “Neden ben ucuzum?” sorusu irdelenmesi gerekmiyor mu? Verdiğimiz bunca üstün emek ve çaba karşısında ucuz fiyata vermemiz mi gerekiyor? Geçen sene Türkiye’de tatil yapan turistler, bu sene başka ülkelerde tatil yaptıklarında aradaki farkı göremeyecek kadar mı oldu?

‘Performans dengesindeki memnuniyetsizlik şikayete dönüşür’

POYD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan ÇEK, maliyet ve döviz artış makası olumsuz geliştikçe rekabetçi fiyatlardan uzaklaşmak durumunda kaldıklarını belirterek düşüncelerini şöyle aktarıyor:

Türkiye , geçmişte “fiyat- performans” açısından dünyada en popüler ülkeler arasında ön sıralardaydı. Son yıllarda maliyet ve döviz artış makası olumsuz geliştikçe rekabetçi fiyatlardan uzaklaşmak durumunda kaldık. Bu durum tercih edilme oranımızı elbette ki olumsuz etkilemektedir. Yüksek maliyetlere paralel, ürün fiyatlarımızın da artması uluslararası pazarda tercih edilmememize neden olabilmektedir. Turistlerin harcama alışkanlıklarını olumsuz etkilemektedir. Tatil için ayrılması planlanan bütçenin üzerine çıkılması demek tatile gelen bir misafiri farklı ekstra kalemlerinden uzaklaştırmaktadır. Dolayısıyla ciddi oranda konaklama harici ekstra harcamalarda azalmalar yaşanmaktadır. Ve tabii ki en önemli etkenlerden birisi de planlanan konaklama sürelerinin kısalmasıdır. Fiyat artışları lüks segment misafirlerin alım gücünde pek fark yaratmayabilir ama orta gelirli misafirlerin satın-alma kararlarında ciddi etki yaratmaktadır. Yüksek fiyatın misafir üzerindeki farklı ve belirgin bir olumsuz etkisi ise memnuniyetsizliktir. Çok para ödenen her üründen beklenti daha fazla olacaktır. Daha açık bir söylemle fiyat & performans dengesindeki memnuniyetsizlik şikayete dönüşür. Bu durumda bir sonraki tatil planlamasında tercih edilmeme riskini yaratır.”

‘Otel ve restoran fiyatlarını yüksek bulan turistler çareyi alternatif konaklama türlerinde ve de farklı ülkelere seyahatlerde arıyorlar’

Profesyonel Turist Rehberi Can Düzdaş, yabancı turistlerin fiyatları yüksek bulduğunu bu yüzden de alternatif konaklama türlerine yöneldiğini söyleyerek konuya ilişkin şunları aktardı:

Otel ve restoran fiyatlarını yüksek bulan turistler çareyi alternatif konaklama türlerinde ve de farklı ülkelere seyahatlerde arıyorlar. Örneğin bir yabancı misafir Türkiye’de konaklayacağı para ile farklı bir Avrupa ülkesine seyahat edip orada konaklamayı tercih edebiliyor, bu durumda tabii ki oradaki restoran fiyatlarının etkisi de vardır.

Çanakkale’nin İlk Kore Restoranı “Bunbi” Ceo’su Nazmi Okbaz yaz sezonunun beklentilerin altında geçtiğini belirterek konuya ilişkin şunları aktardı:

Yaz sezonu beklentinin altında geçti. Turist sayısı geçen seneye göre çok azdı. Yerli turist de para harcamaktan çekiniyordu. Geçen senenin yaz cirolarının altında kaldı üstelik enflasyon olmasına rağmen. Ürün maliyeti arttığı için de doğal olarak kar marjı düşüktü.

‘Mevcut ekonomik politikaların turizm üzerindeki etkileri oldukça karmaşıktır, çünkü otelleri koruyacak bir turizm yasası yok’

BODER Başkanı Ömer Faruk Dengiz, mevcut ekonomik politikaların turizm üzerindeki etkilerinin karmaşık ve çok yönlü olduğu belirtirken konuya ilişkin şunları kaydetti:

Mevcut ekonomik politikaların turizm üzerindeki etkileri oldukça karmaşık ve çok yönlüdür. Neden mi? Çünkü otelleri koruyacak bir turizm yasası olmaması. Otellerin kendine ait koruma mekanizmalarının olmamasıyla birlikte, turizm sektörünün düzenlenmesine yönelik yasal çerçevenin eksikliği, işletmelerin haklarını korumakta yetersiz kalmasına yol açabilir. Yakın zamanda FTI’ın iflası bir örneğidir. Sigortamız yok. Artık herkes acentacı olunuyor. Buna karşın misafirler otelden çıkış yaptıktan sonra her sabah bankadan kendi hesaplarımıza bakıp ödeme bekliyor. Peki, yurtdışında acente iflas olursa buradaki yeni kurulan acente ne yapacak? Diğer yandan, ülkemiz olarak dünyadan en çok satış yapılan her şey dahil paketindeki standartların belirsizliği olmasıdır. Müşterilerin beklentilerini karşılamayan hizmetler, sektördeki genel algıyı olumsuz etkileyebilir. Bunu da yasa çerçevesinde alınması gerekmektedir. Ekonomik politikaların döviz kurlarını ve enflasyonu nasıl etkilediği, turizm sektörünün maliyetlerini ve fiyatlarını doğrudan etkiler. Yasal bir çerçeve olmadan, işletmelerin bu dalgalanmalara karşı nasıl bir strateji geliştireceği belirsiz hale gelir.

‘Artan maliyet, istemesek de hizmet kalitesini azaltıcı bir etkiye sahip’

POYD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan ÇEK, artan maliyetlerin hizmet kalitesini azaltıcı bir etkiye sahip olduğunu belirtirken konuya ilişkin şunları da ekledi:

Mevcut ekonomik politikaların turizm sektörüne olan etkileri hem pozitif hem de negatif şekilde kendini gösterebilir. Artan maliyetlere göre daha stabil seyir gösteren döviz kurları turizm yatırımcılarını zor duruma sokmuştur. Artan maliyet , istemesek de hizmet kalitesini azaltıcı bir etkiye sahip olmakta dolayısıyla misafir memnuniyetsizliğine yol açmaktadır. Özellikle orta gelirli yerli misafirlerin tatil tercihleri , artan maliyetlere paralel daha çok etkilenmektedir. Vergi ve teşvik politikalarında muhtemel iyileştirmeler sektörün mali yükünü azaltacaktır. Dolayısıyla hem yerel yatırımcılar hem de yabancı sermaye daha cesaretle bölgeye yatırım yapacaktır. Hiçbir sektör ekonomik belirsizlikle paralel büyüyemez. Özellikle Covid dönemi ile birlikte tüm dünyada yaşanan makroekonomik belirsizlik olumsuz bir tabloyu beraberinde getirmiştir. Krizlerde ilk vazgeçilen harcama kalemi olan seyahat alışkanlığı, ekonomik belirsizlikleri hiç sevmez.

Turizm sektörünün ayakta kalması için hangi stratejiler benimsenmeli?

BODER Başkanı Ömer Faruk Dengiz, turizm sektörünün ayakta kalması için hükümet ve özel sektörün benimsemesi gereken stratejileri anlatırken “Uzun vadede döviz bazda kredi olanakları sağlanmalıdır ve kısıtlanmamalıdır.” diyerek sözlerini şöyle devam ettirdi:

“Ülkemizde döviz girdisi sağlayan bir sektör olduğunu enteresan bir şekilde olmaya devam ediyor. Bu durumda herkes farkında ya da kimse bunu anlatmaktan çekiniyor. Öncelikle bizler, ülke içinde ihracat sınıfında olduğunu şiddetle ve önemle belirtmek istiyorum. Bunu anlatmak bizim asli görevimizdir. Devlet, turizm sektördeki paydaşların maliyetleri kontrol etme, yenilikçi hizmetler sunma ve turizmi teşvik etme gibi stratejiler geliştirmelidir. Uzun vadede döviz bazda kredi olanakları sağlanmalıdır ve kısıtlanmamalıdır. Sigorta maliyetlerinde indirim yapılması gerekir. Enerji maliyetlerinin yükselmesiyle birlikte güneş enerji odaklı yatırımları gerçekleştirmek için uygun ve uzun vadeli kredi olanakları sağlanmalıdır.

‘Hükümetin stratejileri, fiyat dalgalanmaları, değişen turist beklentileri, yüksek enflasyon ve küresel rekabet gibi zorluklarla başa çıkmaya yönelik olmalı’

POYD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan ÇEK, turizm sektörünün ayakta kalabilmesi için hem hükümetin hem de özel sektörün bazı stratejiler benimsemesi gerektiğini söyleyip şunları kaydetti:

Bu stratejiler, fiyat dalgalanmaları, değişen turist beklentileri, yüksek enflasyon ve küresel rekabet gibi zorluklarla başa çıkmaya yönelik olmalıdır. Hükümet , Vergi teşvikleri ve Destek Paketlerini her zaman yaşatmalıdır. Artan işletme maliyetleri hem büyük ölçekli işletmeleri hem de küçük işletmeleri zor durumda bırakıyor. Bu süreçlerde vergi indirimi, sübvansiyonlar ve destek paketleri, özellikle KDV indirimleri ve İstihdam teşvikleri işletmelerin yükünü azaltacaktır. Daha yaşanabilir turizm destinasyonları yaratabilmek için Altyapı çalışmaları geliştirilmelidir. Ulaşım, turistik mekanların modernizasyonları rekabet gücünü arttıracaktır. Çevre dostu ve sürdürülebilir projelere verilecek teşvikler arttırılarak doğa ve ekolojik turizm geliştirilebilir.

Özel sektörün, turizmi ayakta tutma ve geliştirme adına çok daha özverili davranması gerektiği aşikardır. Günümüzde sadece deniz, kum , güneş turizmi değil , kültür turizmi, gastronomi turizmi , eko turizm gibi farklı modellere yatırım yapılmalıdır. Özellikle Misafir deneyimlerinin gastronomi ile taçlandırılması uluslararası arenada başarılı ve dayanıklı olmamızı sağlayacaktır. Özel sektör , maliyet artışına rağmen misafirlerini memnun edebilmek için hizmet kalitesinden ödün vermemelidir. Ancak bu şekilde sadık ve iyi ücret ödeyen misafir kitlesi oluşturabiliriz. Bütün bunların yanında , insan faktörünün asla bitmeyeceği turizm sektöründe, eğitime ve çalışan iş kaynağının imkanlarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Mutlu çalışan, mutlu misafir demektir.

‘Alternatif turizm çeşitlerine de odaklanmalı’

Profesyonel Turist Rehberi Can Düzdaş, turizm sektörünün ayakta kalabilmesi için tek bir yere değil de alternatif turizm çeşitlerine de odaklanılması gerektiğinin altını çizerken konuya ilişkin şunları söyledi:

“Turizm sektörünün ayakta kalması için öncelikle turizm profesyonellerinin bir arada çalışıp ortak bir şekilde adımlar atmaları gerekmektedir. Hükümet kendi özelinde bazı altyapısal yatırımlara özen gösterebilir. Örneğin yeni turistik mekanlara ya arkeolojik kazı çalışmalarına verilen destekler artırılabilir, bu sayede destinasyonlar daha ilgi çekici hâle gelebilir. Özel sektör açısından bakarsak dijitalleşmenin önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum, özel sektör temsilcileri içerisinde bulundukları kurumların dijitalleşme yolunda adımlar atmalarına önayak olabilirler. Diğer bir yandan turizmi tek bir yere odaklanarak değil de, alternatif turizm çeşitlerine de odaklanarak ilerletmenin daha iyi bir strateji olacağını düşünüyorum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu